Aya yolculuk hikayesi - Bölüm 2: “Küçük Bir Adım…”

Aya yolculuk hikayesi – Bölüm 2: “Küçük Bir Adım…”

Dünya’daki ağırlığı 8,5 tonu bulan aracın sondaları yüzeyden 4-5 cm derine saplandı. Çok yumuşak bir iniş oldu. İnerken motorlar yüzünden toz kalkmıştı. “Sisin içinde iniyormuşuz gibiydi” diye betimliyor o anı Armstrong. Ancak motorlar susunca manzara yeniden berraklaştı. Armstrong ve Aldrin her şeyden önce oksijenlerini, dönüş yakıtlarını ve dönüşte kullanacakları roketleri kontrol ettiler. Öteki kontrolları da yaptıktan sonra özel Ay elbiselerini giymeye başladılar.

Bu elbise birçok katmandan oluşuyordu. Bu katmanlardan biri de astronotları saatteki hızı 100 000 km’yi bulan -tüfekten çıkan bir merminin hızının 30 katı– küçük göktaşlarına karşı koruyordu. Astronotların çizmeleri 200°C sıcaklığa dayanabiliyordu. Teflon ve cam elyaflı eldivenler, sıyrıkları önlemek için bir tür krom-nikel alaşımdan ağla kaplanmıştı. Astronotların sırtlarında, taşınabilir yaşam destek sistemleri bulunuyordu. Bu sistemler sıcaklık ayarı yapıyor, iletişimi sağlıyor ve dört saatlik oksijen bulunduruyordu. Elbisenin toplam ağırlığı 86 kg’dı (Ay’da 14,3 kg).

Kartal’ın yüzeye inişinden sonra Armstrong ve Aldrin’in araçtan çıkmadan yaptıkları hazırlık 6,5 saat sürdü. İlk önce araç komutanı Armstrong çıktı. Ağır ağır merdivenden indi ve Ay’ın yüzeyine ilk adımını attı. Bu sırada ağzından şu sözler döküldü: “Bir insan için küçük bir adım, insanlık için dev bir sıçrama”.

Armstrong’dan 12 dakika sonra Aldrin de indi. İki astronotun Ay’ın 1/6 g’lik (1 g= Dünya’nın uyguladığı kütleçekim ivmesi) kütleçekimine alışmaları uzun sürmedi. İkisi de hoplamaya, zıplamaya, bir kanguru gibi ilerlemeye başladılar. Ama hareketleri yavaştı; tıpkı ağır çekimde gösterilen bir filmdeki gibi. Ayaklarının altındaki toprak un gibiydi. Kalınlığı çoğu yerde 1-2 cm dolayındaydı; ama kraterlerin çevrelerinde 10-15 cm kalınlığa ulaşıyordu. Her yönde binlerce küçük büyük krater vardı. Renk olarak grinin tonları hâkimdi, ama zaman zaman değişik tonlardaki kahverengiye rastlıyorlardı.

Astronotların iki önemli görevi vardı: Kaya ve toprak örnekleri getirmek ve güneş rüzgârını ölçmek. Güneş’in saniyede 300-650 km hızla püskürttüğü, iyonize olmuş gazlara güneş rüzgârı denir. Dünya’nın güçlü manyetosferi nedeniyle bunun Dünya’dan saptanması olanaksızdır. Öte yandan Ay’ın güçlü bir manyetosferi yoktur. Güneş rüzgârı Ay’ın yüzeyine rahatlıkla erişir. Aldrin’in yüzeye diktiği ve 75 dakika boyunca güneş ışığı alan 30 cm x 135 cm’lik bayrak sayesinde bir miktar güneş rüzgârı yakalanmıştır. Buradan elde edilen bilgiler Güneş Sistemi’nin oluşumuna ışık tutmuştur.

Astronotlar Ay’da iki aygıt bıraktılar. Bunlardan ilki Ay’daki yer sarsıntılarını saptayan bir sismograf, öbürüyse, Dünya’dan gönderilecek lazer ışınlarını yansıtacak bir “süper ayna” ydı. Sismograf dünyadaki benzerlerinden yüz kat daha duyarlıydı. Böylece 1 km çapında bir daire içine çarpacak topluiğne başı büyüklüğünde bir göktaşı bile algılanabilecekti. Her iki aygıt da Kartal’dan 20-25 m öteye yerleştirildi. Sismograf hemen çalışmaya ve astronotların yürüyüşlerini Yer’e iletmeye başladı. 110 cm2′lik süper ayna, yüz küçük prizmadan oluşuyordu. Armstrong’un aynayı yerleştirmesinden hemen sonra Kaliforniya ve Teksas’taki bilim adamları aynaya lazer ışınları gönderdiler; aynadan yansıyanları da algıladılar. Daha sonra bu ayna yardımıyla Ay’ın uzaklığı, milyarda bir duyarlıkla ölçüldü; Dünya’daki kıta kayma hareketleri ve Dünya’nın eksenindeki kayma incelendi. Bu iki aygıtın yanı sıra astronotlar Apollo 1’in yer denemesi sırasında yaşamlarını yitiren Gus Grissom, Ed White ve RogerChaffee anısına bir plaket, yine yaşamlarını yitirmiş Sovyet kozmonotları Yuri Gagarin ve Vladimir Komarov anısına da birer madalya bıraktılar Ay’ın yüzeyine.

İki saat yirmi dakika sonra Kartal’a dönen astronotlar oksijenlerinin ancak yarısını kullanmışlardı. Ama dönüş yolculuğuna başlamadan önce son bir kez daha Kartal’ın kapısını açtılar ve milyonlarca dolarlık sırt çantalarını, ağırlıklı çizmelerini ve gereksiz başka malzemelerini yüzeye attılar. Ay gezisi sona ermişti. Apollo Projesi’nde harcanan bütün paralar iki buçuk saatlik bu gezi içindi. Astronotlar, Kartal’ın roketlerini ateşlediler. Kartal’ın iniş sistemi yüzeyde kaldı. Araç sekiz dakikada 110 km yukarıdaki yörüngeye çıktı. Bu sırada komuta modülündeki Michael Collins de onları bekliyordu. Kartal ufukta önce küçük bir nokta olarak belirdi. Nokta giderek büyüdü. Her iki araçtaki astronotların deneyimi sayesinde kenetlenme kolayca gerçekleştirildi. Armstrong ve Aldrin Columbia’ya geçtiler. Kartal, Ay yörüngesinde terkedildi ve 60 saat sürecek dönüş yolculuğu başladı.

Dönüş yolculuğu da sorunsuz geçti. Atmosfere girerken komuta modülü servis modülünden ayrıldı. Üç astronutu taşıyan koni biçimindeki komuta modülü 24 Temmuz günü Honolulu’nun 1500 km güneybatısına, okyanusa düştü. Paraşütler sayesinde çok yumuşak bir düşüştü bu. Deniz kuvvetlerine bağlı bir gemiden kalkan bir helikopter astronotları gemiye getirdi. Uzay aracından çıkarken biyolojik yalıtım sağlayan elbiseler ve gaz maskeleri giymiş astronotlar gemide karantinaya alındı. Gemiyle Hawaii’ye, oradan da uçakla Houston’a götürüldüler; orada yoğun bir tıbbi incelemeden geçirildiler. Ne astronotlarda ne de Ay’dan getirdikleri 28 kg kaya örneğinde canlı organizmalara rastlanmadı. Astronotlar 10 Ağustos’ta karantinadan çıktılar.

Bilim ve Teknik – Temmuz/1999

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir